24 Temmuz 2009 Cuma

Ergenlik Çağında (döneminde) Erkeklerdeki Değişiklikler

Erkeklerde ergenlik, kız çocuklarına göre daha geç başlar, daha uzun
sürer. Bu döne~in özellikleri yüzde sivilcelerin oluşması, sakal ve bıyığın çıkması, sesin kalınlaşması, koltuk altında ve cinsel organ çevresinde kıllanma, hızlı boy artışı, kasıarın gelişmesi ve özellikle omuzların genişleme¬sidir.
Kolay atlatılır. Bazı yiİcut MIgelerinde tüylerin. çıkması, büyük bir tepki yaratmaz. Erkek çocuklar bunu erkeklik simgesi ve cinsel güç olarak kabul eder ve özenirler. Sesin değişmesi, ortalama altı ay sürer. Bu dönemde çocuk sesini tanıyamaz, sıkıntı ve rahatsızlık duyabilir.
Bütün bu değişiklikler ergeni etkiler. Gelişiminin bu dönemine alışmaya çalışır. Ergen, ilgisini aile dışındaki yeni kişilere yöneltir. Bu devredeki çocuk, ana babasının, herşeyi ile fazlasıyla ilgilenmelerinden yakımr, onların işlerine çok karıştıklarım düşünür.

23 Temmuz 2009 Perşembe

Ergenlik Çağında (Döneminde) Kız Çocuklarda ki Değişimler

Cinsel olgunluğa erişen bir kızda, fiziksel ve ruhsal değişiklikler ortaya
çıkar. Vücutta keskin çizgiler kaybolmaya, kollar, bacaklar, kalçalar ve göğüsler bir kadında olduğu gibi biçimlenmeye, koltuk altında ve cinselorgan çevresinde kıllanma ve yüzde sivileeler görülmeye başlar. Bunlar ikincil değişikliklerdir. Asıl önemli değişiklik, yumurta hücresinin olgunlaşması ve adet kanamalarıdır.
Kızlar genellikle 10 - 13 yaşlarında ilk Adetlerini (aybaşı) görürler. Bazııarinda ise adet görme 15 - 16 yaşlarında olur. Yumurtanın olgunlaşması, yumurtalıktan ayrılması ve adet kanamasının olması olaylarının tümüne birden "adet döngüsü" denir. Bir Adet döngüsüortalama 28 gündür. Erişkin bir kadının yumurtalıkıarından her ay (28 günde bir) bir yumurta atılır. Buna yumurtlama (ovulasyon) denir. Bu yumurta erkek hücreleri (sperm) ile birleştiği takdirde gebelik meydana gelecektir. Bir başka deyişle ~rişkin bir kadının ayda bir kez gebe kalma şansı vardır. Gebelik rahirnde gelişe'teği için rahmin her ay muhtemel bir gebelik için hazırlıklı olması gerekir. İşte bu sebeple, yumurtalıkta yumurta.hücresi gelişirken, öte yandan rahim duvarın¬da bir kalınlaşma olayı devam eder. Eğer kadın, o ay gebe kalmazsa rahimdeki bu kalın tabakaya gerek kalmamıştır. Bu sebeple bu tabakanın dışarı atılması grekir. Bu atılma sırasında kanarna olur. Bu olaya Adet kanaması denilir. Diğer bir deyimle adet kanaması, rahim içinde her ay meydana gelen tabakanın ve yumurtanın dışarı atılmasıdır. Adet kanamala¬n, kadın 45 (bazen 4!}) yaşına gelinceye kadar her ay devam eder. Gebelikten başka, bazı hastalıklarda ve ruhsal sıkıntılı durumlarında Adet kanamaların¬da aksamalar görülebilir.
Adetler yem başladığında, adet döngüsünün süreleri düzensizleşir. Bu düzensizlik bazen, 2 - 3 yıl devam eder. Düzenli Adetler başladıktan sonra genellikle 28 günde bir Adet kanaması olmakla birlikte bazı kadırilarda bu süre biraz daha kısa veya uzun olabilir. Her Adet kanaması yaklaşık 3 - 5 gün

sürer. Kanarnanın birinci günü, bir sonraki Adet döngüsünün ilk günüdüdür. Haslıklar, sinirlilik, ruhsal sıkıntılar, yolculuk, yorgunluk, iklim değişiklik¬leri ve diğer bazı nedenler Adet kanamalarının düz Emini bozabilir. Her adet döngüsünde, rahim duvan ka1ınlaşır. Eğer o döngd içinde gebelik meydana. gelmezse Adet kanam8s1 olur. Yumurta döllenirse, gebelik başlar ve gebelik süresince adet kanaması olmaz.

Ergenlik Çağı (Ergenlik Dönemi)

Ergenlik çağı, çocukluktan erişkin devreye geçiş dönemidir. Hızlı fıziksel
büyüme yanında cinsel ve ruhsal gelişme, bu dönemin özelliğini oluşturur.
Bu dönem 12 - 21 yaşları arasını kapsar. Ancak, bu sınırlar kesin değildir. Bu çağa girme veya tamamlama zamanları kişilere göre değişir. Kız çocuklan, bu döneme erkek yaşıtlarından ortalama 2 yıl önce girer ve gelişmelerini de daha önce tamamlarlar. Mesela, bir kız çocuğu LO yaşında bu 4öneme girip 11 - 12 yaşlannda ilk adetini görebileceği gibi, tamamen normal olan diğer bir kız çocuğu 16 - 17 yaşına yaklaştığı halde henüz ilk adetini görmemiş ve gelişmesini tamamlamamış olabilir. Gelişmedeki bu farklar
bazen gencin kendisini yaşıtlarıyla karşılaştırarak gelişme derecesi bakımın- .'
dan gereksiz yere kaygı duymasına sebep olabilir. .
Büyüme, genetik ve çevre faktörlerinin etkisi altındadır. çevre faktörleri arasında yeterli ve dengeli beslenmeyi, gerekli de!3teğin sağlanmasını ve
hastalıklardan korunmayı sayabiliriz. i
Kişiler, bu devre içinde gerek hız, gerekse çeşitli vücut kısımlarındaki büyüme ve gelişmenin tamamlanma süreleri bakımından farklılıklar göster¬mekle birlikte bu dönemin genel özellikleri şunlardır:
BOY: Bu dönemde erkekler 10 - 30 cm. (ortlama 20 cm) uzarlar. Bir yıla düşen en fazla boyartışı, ortalama 10 cm. kadardır. Hızlı büyüme, kızlarda erkeklerden 2 yıl önce başlar. Kızlarda bu dönemde 10 - 20 cm kadar boy uzaması olur. 6ir yıldaki uzama en fazla 8 cm kadardır.
AGıRLIK: Bu dönemde 7 - 30 kg, ortalama 20 kg kadar ağırlık artımı olur. Ergenlik döneminde, iskelet, kas ve yağ dokulannın boyutlarında belirgin bir artış olmaktadır. Kas gelişmesi, erkeklerde kızlara oranla daha

fazla, yağ dokusu gelişmesi ise kızlardadaha fazla olur. Bu dönemde,
. karaciğer, böbrekler, pankreas, mide ve ince barsaklarda hızlı bir gelişme olduğu halde lenfatik dokunun (ak dolaşım) durakladığı belirlenmiştir.
HORMONLAR: Bu dönemde büyüme olayı, tiroid hormonu, androjen ve
östrojenlerin etkisi altında olup bu hormonların miktarlarında da artma
olmaktadır.Büyüme ve gelişme sırasında vücut kısımlarımn oranları da değişmektedir, Bütün bu değişikliklere ikincil değişiklikler denir. Temel değişiklik ise,üremeyi sağlayan bezlerin çalışmaya başlamasıdır. Erkek üreme bezlerinin horman salgılaması, ses değişikliği ve kıllanma gibi değişikliklere sebep olur. Bu 'bezler aynı zamanda sperm denilen ve dişinin yumurtalIklarında. (over) oluşan yumurtayı dölleyen hücreleri de yaparlar.
Bu dönemde, üreme organlarındaki (yumurtalık, rahim, testis, dış cinsel organlar) büyüme ve gelişme yönünden iki cins arasında farklılık görülür. Kızların erkeklerden yaklaşık 2 yıl önce büluğ çağına girmeleri sebebiyle cinselorganların gelişmesi kızlarda daha erken tamamlanır.

Büyüme Ve Gelişme

BÜYÜME VE GELİŞME

Çocukları büyüklerden ayıran en önemli özellik, sürekli büyüme ve gelişme içinde olmalarıdır.
Büyüme denildiğinde, vücut hacminin ve kütlesinin artımı, gelişme denildiğinde ise dokuların yapısındaki ve bileşimindeki değişiklikler sonucu biyolo¬jik işlevlerdeki olgunlaşma anlaşılır.
Yine, geçen yılki derslerinizden hatırlayacağınız gibi bu dönemler
sırasıyla şunlardır:
a. Bebeklik dönemi - Oral dönem (O -12 ay)
b. Özerklik dönemi - Anal dönem (1 - 3 yaş)
c. Oyun dönemi - Fallik dönem (3 - 6 yaş)
d. Okul dönemi - Latans dönem (6 -12)
e. Ergenlik dönemi - Delikanlılık dönemi (12 - 21 yaş)

Alkolun Etkileri Nelerdir

a. Zeka ve karar verme gücü üzerindeki etkileri:
(1) Karar verme yeteneğinin azalması
(2) Kendisini kontrol edebilme yeteneğinin azalması
(3) Aşırı sinirlilik, olayları büyütme, sağlıksız düşünme, suç eğilimi¬nin artması.

b. Kas kontrolünün azalması:
(1) Tepki zamanının uzaması
(2) Konuşmanın bozulması, dilin ağırlaşması
(3) Ellerde 'titremeler, kaslarda seyirmeler görülmesi

c. Duyu organları üzerindeki etkileri:
(1) Çift görme
(2) Görme bulanıklığı
(3) İşitmenin azalması, bu nedenle bağırarak konuşma
(4) Dengenin yitirilmesi, baş dönmesi

d. Bilinç üzerindeki etkileri:
(1) Hafıza kaybı
(2) Derin uyku
e. Diğer etkileri:
(1) Solunum hızının düşmesi
(2) Kalp atışlarında düzensizlik
(3) Kan basıncının düşmesi
(4) Vücut ısısının düşmesi

Vücut ısısını düşürücü etkisi şaşırtıcı gelmemelidir. Alkolün yarattığı zararlı ısının uzaklaştırılması sırasında vücut, kendi ısısını koruyabilme yeteneğini de kaybeder.
.
Alkolün yarattığı bir diğer tehlike, kazaların artmasına yol açmasıdır. Alkollü durumda araba kullanan kişi, usta bir sürücü olduğunu göstermeye çalışır. Alkolün verdiği güven duygusunun sonucu hem kendi hem de başkalarının hayatlarını tehlikeye atar.

Alkolikler arasında, cinayet işleme oranı daha fazladır.

Alkolun Etkileri Nelerdir

Alkol, alındıktan kısa bir süre sonra mideden emilerek kana karışır. Alkol sindirilmez, hiç bir kimyasal değişikliğe uğramadan doğrudan kana karışır. Emilimi midenin alt bölümünden olduğundan, barsağa geçmez. Besinlerle karıştığında emilimi biraz yavaşlayabilir. Kan, alkolü beyne, karaciğere, kaslara ve vücudun diğer organlarına iletir. Vücut bunu işlemek zorundadır. Alkolün işlenmesinden sonra bol miktarda ısı oluşur. Bu ısı, hiçbir zaman canlılığın gerektirdiği olayların sürdürülmesi için kullanılmaz.
Bu ısı, vücudun ısınmasına da katkıda bulunmaz, ava giden kişilerin veya soğuk havalarda alkol alınmasıyla duyulan sıcaklık duygusunun ilk sebebinden birisi, oluşan bu ısıdır. Bu ısı, vücut sistemlerine yararlı bir ısı değildir. Sıcaklık duygusunun diğer sebebi de, alkolün kılcal damarları genişletmesi ve kanın vücutta oluşan bu yararsız ısıyı dışarıya verebilmek için buraya hücum etmesidir. Alkol, aslında, insanları soğuktan koruyucu değil, aldatıcı bir sıcaklık hissi vermesi sebebiyle donmayı kolaylaştıran bir etkendir. .
Vücutta işlenmeyen, yani oksitlenerek ısıya çevrilmeyen alkol ne olur: Bu alkolün bir kısmı akciğerlerden buhar halinde dışarı atılır. Alkol içenlerin nefesinin alkol kokmasının sebebi budur. Yani, bu alkol kokusu, mideden değil, akciğerlerden gelmektedir. Alkolün bir kısmı ise, ter bezlerinden, deri birlikte atılır. Diğer kısmı ise, vücudu idrarla terk eder.
Alkol, midede ülser gibi zararlı etkiler gösterir. Ayrıca, vitamin kaynakları alkolü işlemek amacıyla tüketildiğinden gerekli vücut olayları için kullanılacak vitamin kalmaz. Sinirlerde iltihabi değişiklikler görülür. Bunlar, reflekslerin azalmasına, görme, işitme, dokunma gibi duyuların zayıflamasına sebep olur.
Alkolden beyincik de etkilenir. Beyincik, dengemizi yönlendiren organdır. Alkol alanların sallanarak, yalpalayarak yürümelerinin (sarhoş yürümesi) sebebi beyinciğin denge üzerindeki etkisinin kalkmasıdır.
Alkol, ruhsal ve fiziksel çöküntüye sebep olur; kişileri kendine bağımlı kılar; sürekli karamsar ve yorgun insanlar haline getirir. Alkolün, davranış üzerinde,de olumsuz etkisi vardır. İnsanlar, tehlike belirtisini gördüklerinde hemen bir savunma tepkisi gösterirler. İnsanın, sinirleri, beş duyusu ve beyni ne kadar sağlıklı çalışırsa, kişinin tepki süresi de o kadar kısa olur. Oysa alkoliklerde, tepki süresi uzar, alkollü dönemde ileri derecede kaybol Alkollü kişilerin kesinlikle araba kullanmamaları gerektiğini hepimiz biliriz. Çünkü, tepki süreleri uzadığından, acil bir durumda doğru davranış gösteremediklerinden, hem kendilerinin hem de başkalarının hayatlarını tehlikeye atarlar.

Alkollu İçecekler Nelerdir

Şaraplar, bir takım mayaların meyve suları üzerindeki etkileri ile
meydana gelir; genellikle % 10 - 20 oranında alkol içerirler. Bira cinsi içeceklerde alkol oranı daha azdır. Bunlar mayaların, malt ve tahıl cinsi maddeleri içeren bir kütle üzerine etkisiyle yapılmaktadır. Ayrıca, rakı, viski. cin, votka gibi değişik işlemlerden sonra distilasyonla elde edilen içkiler de vardır.

Alkolizm Alkol Nedir

Çoğu kişi, arkadaşlarından görerek alkole başlar. Sağlıklı düşünen bir kişi kötü alışkanlıkları olanları değil, iyi davranışları Örnek almalıdır. Bazı alkolikler, içki içmenin, toplum içince kendilerine saygınlık kazandıracağını ileri sürerler. Bazıları, yalnızlıktan, üzüntüden veya neşeden içtiklerini söylerler. Bunların hiçbiri gerçek sebep değildir. Gerçek sebep, alkol bağımlı¬lığıdır. Alkolizm, kişilerin alkolün pençesine düşerek artık, alkol almadan duramamalarıdır. Bu kişiler, şu veya bu gerekçe ile alkol almak için fırsat kollarlar. Alkolikler, gelirlerinin bir kısmını sürekli alkole verirler. Böylece, ekonomik durumları bozulur. Çevreleri ile ilişkilerini bozarlar. Toplumdaki yerlerini yitirirler. Bunlarda suç işleme eğilimleri yüksektir. Çoğu gazete haberinde, "sarhoştum, birden sinirlendim, gerisini hatırlamıyorum" şeklin¬deki çaresizlik ifadelerini okuruz. Bütün bunlar, alkolün sonuçlarıdır. Böyle kişiler, yalnızca aileleri için değil, aynı zamanda toplum için de birer sorundurlar. ¬
Alkolik kişiler, psikolojik olarak alkole bağımlıdırlar. Ancak, zararlarını anlayıp hekimlerin yardımlarını isterlerse alkolün pençesinden kurtulabilir¬ler. Yoksa bu kişiler kısa sürede hayatlarını yitirirler.
Alkolizmde en önemli husus birçok alkol tutkununun, içkiye olan düşkünlüklerini sorun olarak kabul etmemeleri ve durumlarını birtakım geçersiz mazeretin arkasına sığınarak geçiştirmeye çalışmalarıdır. Alkolizmden kurtulmak için, alkoliklerin bir arada bulunduğu ve birbirlerine alkolü bırakma konusunda destek oldukları kuruluşların da yararı olabilir.
Alkolü bırakmak isteyenler, önce kendilerini sarhoş edecek kadar içmekten vazgeçmeye çalışmalıdırlar. İçki konusunda yarışmaktan kaçınma¬lı, içki ikramlarını reddetmeyi alışkanlık haline getirmeli, sevinç, üzüntü gibi durumları, içki içmek için bahane etmemelidir. Alkolü, bütün bunlara rağmen bırakamıyorlarsa, ilgili sağlık kuruluşlarına başvurmalıdırlar.

Alkol Kullanılan Yerler

Alkol birçok maddeyi kapsayan genel bir terimdir. Dünyada 800'e yakın alkollü içecek vardır.
Alkol, tıpta mikrop kıncı özelliği sebebiyle kullanılan bir maddedir. Donmayı engelleyici özelliğinden dolayı oto motorlarının donmasını önleyen maddeler (antifiriz) içine de katılır. Ancak, bu tip alkoller, çok zehirli olduğundan içilmez. Alkoller, yüzlerce türü olan bir kimyasal gruptur. .
Kimyasal olarak alkol, alkol kökünün sonuna OH gelmesiyle tanınır. İçkilerde kullanılan alkol, etil alkol denilen tipidir. Etil alkol mayaların karbonhidratlar (şekerler) üzerine etki etmesiyle yapılmaktadır. Dünyada, içerisinde karbonhidrat bulunan çeşitli maddelerden (buğday, arpa, mısır, üzüm vb.) alkollü içecek yapılmaktadır. Her ülkede yaygın kullanılan değişik tipte alkollü içecekler vardır. Bunlar, içlerindeki alkol miktarlarına göre değişik sertlik derecelerindedir. İspirto veya metil alkol, odundan, şeker pancarından vb. yapılmaktadır. İspirto veya metil alkolün içilmesi kısa sürede körlük yapar. Dumanı dahi insanlarda sakatlıklara yol açmaktadır. Özellikle kaçak içki yapanlar, ucuz olması nedeniyle metil alkolü kullanırlar. İkisinin de alkol tadını taşıması nedeniyle ispirto ve metil alkol bulunduran diğer maddeleri içen kişilerde de görme sinirinin tahribi sonucu körlükler gelişir. Etil alkol, yani içkilerde kullanılan alkol de körlük yapar. Ancak, görme siniri üzerindeki etkisi daha geç ortaya çıkar

Alkol Ve Beslenme

Alkolün iştahı arttırdığı sanılır. Alkol içenler nitelik olarak değil, nicelik olarak çok yerler. Vücudumuz kötü ve yararsız bir yakıt almıştır. Birlikte yenilen kuru yemiş vb. yağlı ve yine yararsız ısıveren maddelerin alınması, yangının üzerine alev püskürtmekten başka bir şey değildir. Midenin iç yüzeyini kaplayan mukoza tabakası üzerindeki tahriş edici etkisiyle alkolik¬lerde doyma duygusu da azalır ve alabildiğine yiyen, sağlıksız kişiler haline gelirler. Alkolün beyin üzerindeki olumsuz etkileri sağlıksız ve yararsız besinlere olan eğilimleri arttırır. Kişi alkol aldıktan sonra hiçbir şey yemek istemez; başı ağrır; midesi bulanır. Vücudun, alkolün zararlı etkilerinden bir kısmını da olsa azaltabilmek çabası içerisinde bulunduğu dönemde, temel besinlerden hiçbirisi alınamadığından, alkolün yüzlerce zararına bir yenisi daha eklenmiş olur. Alkolün sağlık ve iştaha hiçbir olumlu katkısı yoktur. Karaciğer, alkolün işlenmesi ve zararlı yan ürünlerinin uzaklaştırılabilmesi için bütün kaynaklarını seferber eder. Kısa sürede yorulan karaciğer artık, görevini yapamaz duruma gelir, sertleşir. Buna siroz, hastalığı diyoruz.

Bu hastalıkta karaciğer, önce alabildiğine büyür, sonra büzülerek sertleşir. Siroz hastalığı başka sebeplerle de meydana gelebilir. Ancak, alkol içenlerde siroz olma ihtimali sekiz defa daha fazladır. Bu durumdaki karaciğer artık görevini yapamayacağından kişi, hayatını kaybedebilir.

Alkoliklerde, 'başlangıçta, karaciğerde yağlanma görülür. Bu, karaciğe¬rin görevlerini yapabilmesini engelleyen bir durumdur. Karaciğer bir takım zararlı maddeleri zararsız duruma getirerek safra ile atar. Ama yağlanmış karaciğer bu görevi yapamayacağından zararlı maddeler doğrudan kana karışır. Bunlar, beyin ve diğer merkezi sinir sistemi bölümlerini etkileyerek kişinin düşünme yeteneğini de azaltır.
Her beş alkolikten birinde, vitamin eksikliği görülür. Tiamin (B1) eksikliği, beriberi denen sinir sistemi hastalığına sebep olur. Niasin eksikliği ise, deride ve sinir sisteminde bozukluklar yaratarak el ve ayak felçlerine yol açan pellagra hastalığına sebep olur.

Bir kısım içkilerin vitamin içerdikleri doğrudur. Mesela, birada B grubu vitaminler vardır. Ancak, bir bardak bira ile alınan B vitamini, onun vücutta işlenmesi sırasında gerekli olan vitamini karşılayamadığı gibi, onun onda biri bile değildir.

Alkol Ve Alkollu İçecekler

Günümüzde bulaşıcı hastalık salgınlarının çözümüne yönelik önlemler alınırken, ülkelerarası salgın diyebileceğimiz başka nitelikli sorunlar da ortaya çıkabilmektedir. Bunlardan birisi de alkol alışkanlığıdır. Bu hastalı¬ğın yarattığı sorunlar kişileri olduğu kadar toplumu da ilgilendirmektedir.
Alkol, sinir sistemi, düşünce ve karar verme yeteneği üzerine etki yaparak iş verimini düşürür. Hayati organları tahrip eder. Toplumların en değerli varlığı olan insan gücünü yıpratır. Birçok kişinin en verimli çağında hayatını kaybetmesine, kazalara ve ekonomik kayıplara yol açar. Yuvalar yıkılır, cinayetler işlenir, suçlar artar.

Alkol Nasıl Bırakılır

İçindeki alkol oranının az olması sebebiyle, sanki bira gibi hafif alkollü içkilerin daha az zararlı olduğu şeklinde yanlış bir kanı vardır. Oysa, bira dahil bütün hafif alkollü içkiler, en az, alkolü fazla olan içkiler kadar tehlikelidir. Ayrıca, bira, şampanya gibi gazlı - köpüklü içkiler alındığında alkolün mideden emilimi ve kana karışması daha hızlı olmaktadır. Biranın etkisinin çabuk görülmesinin sebebi budur; Bira, alkole dayanıksız kişilerin alkole alışarak ileride gerçek alkolik olmalarını sağlaması yönünden önemlidir. Bira, alkolizmin başlangıcıdır. Bazı kişiler biranın idrarı arttırdığı gerekçe¬siyle böbrek taşlarının düşürülmesinde yararlı olacağını ileri sürerler. Biranın, böbrek hastalıklarına yararı bir yana, böbreklerin çalışmasını bozduğu bir gerçektir. Ayrıca, birada, köpürtücü olarak kullanılan kobalt da, ölümlere sebep olan bir maddedir.